İnsanlığın Uzaya Gönderdiği İlk Uydu: Sputnik 1 ‘in Hikayesi
II. Dünya Savaşı’nın ardından oluşan iki kutuplu dünyada sıcak savaş son buldu. Ancak bu ne savaşın sonuydu ne de güçlerin birbirine üstün gelme çabasının sonu. Roket teknolojisinin gelişmesi ve atom bombasının kullanılması bu yeni savaşa hız kazandırdı. Soğuk savaşın en önemli cephelerinden biri ise uzay teknolojileri üzerindeydi. ABD ve SSCB uzay ve uzay teknolojilerinde üstünlüğünü ispatlamak istiyordu. Bu yolda atılan ilk adım ise uzaya yörüngede kalacak teknolojik bir uydu göndermekti. Ay’a ulaşma yarışının ve onun paralelinde ilerleyen silahlanma yarışının galibi ABD oldu. Ancak yarışı uzun bir süre SSCB önde götürmüştü. Şimdi gelin bu yarışın en başına yani insanlığın uzaya gönderdiği ilk uydu olan Sputnik 1’in hikayesine bir bakalım.
Neden Bu Kadar Önemli
Uzay yarışı aslında beraberinde gelen silahlanma yarışının da bir eseriydi. ABD ve SSCB’nin bu yarıştan elde etmek istediği belli şeyler vardı. Birincisi birbirlerine karşı güçlerini ispatlamak. İkincisi yarıştan galip gelerek hakim oldukları veya olmak istedikleri bölgelerde nüfuzlarını arttırmak. Üçüncüsü ise uzay ve teknolojilerine daha önce ulaşıp karşı tarafa silah olarak kullanılabilecekse avantajlı konumda var olmak. İşten bunun için resmi olarak olmasa da resmi olmayan her anlamda başlayan yarışın ilk cephesi uzaya uydu gönderilmesi konusuydu.
“Cisim D”
Dönemin ABD Başkanı Eisenhower 1957 yılı içerisinde uzaya bir uydu göndereceklerini açıkladı. Bu açıklamadan dört gün sonra ise SSCB yörüngeye bir uydu fırlatacağını açıkladı. Savaş’ta birbirlerinin müttefiki olan bu iki gücün soğuk savaştaki cepheleri ise uzaydı. Bunun sebebi ise ortaya çıkacak sıcak bir çatışmanın atom bombaları sayesinde dünyanın sonuna gidebileceğinden dolayıydı. Nitekim Ruslar 1956 yılında bu konuda öne geçmenin kendileri için önemli olduğuna karar vererek Politbüro’dan onayı aldılar. Uyduya verilen isim ise “Objet D” yani “Cisim D” oldu. Tasarlanan bu uydunun 4 ana görevi vardı. Bunlardan bir tanesi atmosferin yoğunluğunu ve kozmik ışınları ölçmekti. Diğer görevleri ise dünyanın manyetik alanını gözlemlemek ve güneş rüzgarlarını ölçümlemek olacaktı. Ancak bu hırslı proje Amerikalılardan önce bitmeyeceği için tasarım daha sade bir hale geldi.
Sputnik 1 ve Özellikleri
1957 yılında inşa edilen Sputnik 1 hayal edilenden çok daha basit bir hale geldi. 58 cm çapında bir alüminyum, magnezyum ve titanyum alaşımından oluşan bir küreydi. Yaklaşık 84 kilo ağırlığında olan bu kürenin de günümüzden bakınca gayet basit görevleri vardı. 4 Adet anteni bulunan uydunun içerisinde bir radyo vericisi ve sensörler bulunuyordu. Bunların hepsine güç ise kürenin içerisinde bulunan bataryalardan sağlanıyordu. Bu sensörler uydunun herhangi bir değişime veya göktaşı ile karşılaşmaya karşın sıcaklık ve basınç değerlerini ölçümlüyordu. Ayrıca bu sensörlerden bir tanesi de iyonosferdeki elektron yoğunluğunu ölçmede kullanıldı. Uydunun başına hiç bir şey gelmemiş olması da gelecekte gerçekleşecek yörünge uçuşları için ayrıca bir test mahiyetindeydi.
Fırlatma ve Görev
Nükleer Bomba taşıma göreviyle inşa edilen R-7 roketlerinden bir tanesi bu görev için özel üretilerek ona da Sputnik ismi verildi. Böylece uydunun kendisiyle beraber 4 Ekim 1957 tarihinde roket ateşlendi. Uydunun yörüngeye oturmasının ardından 90 dakika sonra ilk sinyal alındı ve hemen dönemin SSCB lideri Kruşçev’e haber verildi. Uydunun pilleri 15 gün dayancak şekilde tasarlanmaştı. Ancak piller beklentileri aşarak tam 22 gün boyunca sinyal göndermeye devam etti. Yörüngede 326 tur attıktan sonra uydu ile bağlantı kesildi. Görevini tamamlayan uydu bunun ardından sessizce dünyanın etrafını turlamaya devam etti. 1440. turunu tamamladıktan sonra 4 Ocak 1958 tarihinde dünyaya geri düşüşü başladı ve uydudan geri sadece mirası kaldı.