Sanat

Sinema Tarihinin İlk Renkli Filmi Annabelle’in Yılan Dansı

Oz Büyücüsü

Sinema Tarihinin İlk Renkli Filmi Annabelle’in Yılan Dansı

20. Yüzyıl’ın başlarında insanların sinemaya ilgi göstermesiyle beraber kamera ve projeksiyon teknolojileri üzerine çalışmalar da hızlandı. Siyah beyaz olarak çekilen filmeler aynı zamanda da sessizdi. Gerçek renkleri yakalama isteği ise sinemanın yayılmasıyla üzerine çalışılan bir konu. Bu yazımızda sinemada ilk renkli filmi ve renkli film teknolojilerinin ne zaman ortaya çıktığına göz atacağız.

Annabelle Moore’un Yılan Dansı

Annabelle’in Yılan Dansı

Orijinal ismi Annabelle Serpentine Dance olan ilk renkli film, ünlü dansçı Annabelle Moore‘un dans etmesinden oluşuyor. 45 saniye süren filmin hem renkli hem renksiz kopyaları bulunuyor. Üretimi ve dağıtımı Edison İmalat Firması tarafından yapılan filmin yönetmeni ise Kennedy Dickson’du. Film siyah beyaz filme çekildikten sonra bazı kopyaları film kareleri tek tek boyanarak el ile renklendirildi. El ile renklendirilen film ilk renkli film örneklerden biri olsa da, teknik olarak ilk renkli film olarak kabul edilmiyor.

Edward Turner’ın Çektiği İlk Renkli Görüntüler

İlk Renkli Film Lee-Turner Metodu

Teknik anlamda çekilen ilk renkli film ise İngiliz mucit Edward Raymond Tuner‘a ait. El ile renklendirilmeyen, renkli filmler elde etmek isteyen Turner, Frederick Marshall Lee ve Charles Urban‘dan finansal destek alarak çalışmalara başladı. 1900 yılında çalışmaları meyve veren Turner, icadının patentini alarak hemen bir şeyler çekmeye başladı. Kamerada her bir kare, 3 ana renk olan kırmızı, yeşil, ve mavi filtreden geçirilerek fotoğraflanıyordu. Bu kareler yansıtılacağında ise yine aynı şekilde her bir kare kendi renk filtresinden geçirilerek yansıtılarak renkli görüntü elde ediliyordu. Ama bu teknik, iki problemden dolayı verimli ve pratik değildi. Birincisi hareketli görüntüler aynı anda fotoğraflanamadığı için renklerde kayma yaşanıyordu. İkinci olarak da sürecin stabil olmaması sebebiyle görüntüler birbirinin üstüne biniyordu. Turner’ın zamansız ölümü ile tekniğin gelişimi durmuş ve daha verimli çalışan sistemler kullanılmaya başlanmıştır. 2012 yılında İngiltere’de bulunan Ulusal Medya Müzesi tarafından Turner’ın renkli filmleri bulunmuş ve ilk renkli filmin üretimi kendisine atfedilmiştir.

Kinemacolor Projeksiyon Makinesi

Kinemacolor

Turner’ın yatırımcısı olan Charles Urban, Turner’ın ölümünden sonra onun metodunu George Albert Smithe‘e götürmüştür. Fakat Smith yöntemi kullanılamayacak kadar kötü bulmuş ve Kinemacolor adında bir yöntem geliştirmiştir. Kinemacolor başarıya ulaşan ilk renkli film yöntemidir ve yine Charles Urban tarafından pazarlanmıştır. Turner’ın yönteminin aksine sadece kırmızı ve yeşil renk filtrelerinden geçen görüntü kaydediliyordu. Saniyede 16 kare yerine 32 kare çeken sistem daha verimli bir yöntemdi. Kinemacolor ile ilk yayınlanan film ise 1908 yılında A Visit to the Seaside adında 8 dakikalık bir kısa filmdir. 1918 yılına kadar ticari anlamda en başarılı yöntem olarak kullanılmıştır.

Disney ve Technicolor Tarafından Çekilmiş Bir Film

Technicolor

Sinemanın renklenmesinde en önemli paya sahip firmalardan biri olan Technicolor Inc., 1914 yılında iki eski üniversite arkadaşı tarafından kuruldu. Herbert Kamus, Daniel Frost Comstock ve bir tekniker olan W. Burton Wescott tarafından kuruldu. Kırmızı ve yeşil rengi işleyerek, iki renkli filmlerde başarılı oldu fakat asıl başarısı üç renk işleme teknolojisi ile geldi. 1932 yılında geliştirilen üç renkli kameradan önce filmlerde mavi gibi kameranın işleyemediği renkler kullanılmıyordu. Fakat yeşil, kırmızı ve mavi renkleri aynı anda 3 farklı filme kaydeden bu kamera, sinemanın en önemli renkli filmlerinin çekilmesine de vesile oldu. Ancak 1929 yılında gerçekleşen Büyük Buhran sonucunda renkli filmlere ilgi azalmıştı. 1932 yılında kurucu Kalmus’un, Walt Disney’i ikna etmesiyle Flowers and Trees bu yeni teknoloji ile çekildi. Filmin Oscar kazanmasının ardından bu yöntem Hollywood‘da en yaygın yöntem oldu.

Daha ucuz renkli kameraların çoğalması ile Technicolor’ın popülerliği de azaldı. 1980’li yıllarla beraber dijital kameraların da yaygınlaşmasıyla beraber renkli görüntü çekme olanağı normal insanlar için bile mümkün hale geldi ve renkli görüntülerde her şey gibi dijitalleşti.

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You may also like

More in:Sanat